Çocuk işçiliği, yalnızca sosyoekonomik eşitsizliklerin değil, aynı zamanda yetersiz denetim, toplumsal duyarsızlık ve işveren bilinçsizliklerinin sonucu olarak günümüz çalışma yaşamının hâlâ çözülmeyi bekleyen en önemli sorunlarından biridir. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre dünya genelinde 160 milyondan fazla çocuk, ekonomik faaliyetlerde yer almaktadır. Türkiye’de ise bu sayı net olmamakla birlikte özellikle mevsimlik tarım, inşaat ve sanayi gibi sektörlerde dikkat çekici boyuttadır.
İş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirildiğinde çocuk işçiliği, riskin çok daha karmaşık ve tehlikeli bir formunu temsil etmektedir. Bu makale, çocuk işçiliğinin neden İSG kapsamında özel bir dikkatle ele alınması gerektiğini; yasal düzenlemeler, fizyolojik ve psikososyal risk faktörleri ile birlikte değerlendirerek açıklamaktadır.
Çocuğun Anatomik ve Psikososyal Gelişimi İle Uyuşmayan Çalışma Ortamları
Çocukların iş gücü piyasasına dahil edilmesi, onların anatomik gelişim süreçleriyle doğrudan çelişmektedir. Kas-iskelet sistemi, solunum fonksiyonları ve sinirsel gelişim henüz tamamlanmamış olan bireyler, yetişkinlerle aynı çalışma ortamlarına maruz bırakıldıklarında; kısa vadeli iş kazalarının yanı sıra, uzun vadede geri döndürülemez mesleki sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
Ayrıca, çocukların tehlike algısı ve kriz durumlarında verecekleri tepkiler yaşlarına göre değişkenlik göstermekte olup, acil durumlara karşı müdahale kapasiteleri oldukça düşüktür. Bu durum, hem bireysel hem de kurumsal İSG politikaları açısından ciddi güvenlik açıklarına yol açmaktadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmelerinde Çocuk İşçiliği Unsuru
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işverenlere yüklenen en temel sorumluluklardan biri, risk değerlendirmesi yaparak çalışanların maruz kalabileceği tehlikeleri önceden belirlemek ve gerekli önlemleri almaktır. Ancak bu analizlerin çoğunlukla yetişkin bireyler üzerinden yürütüldüğü, çocuk işçi çalıştırılması durumunda ise yeterli özelleştirilmiş tedbirlerin alınmadığı görülmektedir.
Çocuk işçilerin çalıştığı iş yerlerinde risk analizi, çocukların fizyolojik ve psikososyal özellikleri dikkate alınarak ayrı bir değerlendirme sürecine tabi tutulmalıdır. Kaldırabileceği yük miktarı, maruz kalabileceği kimyasal maddelerin emilim düzeyi, sıcaklık ve nem gibi çevresel faktörlere karşı duyarlılığı gibi parametrelerin tümü yeniden tanımlanmalıdır.
Yasal Çerçeve ve Mevzuat Uyumsuzlukları
Türkiye’de çocuk işçiliğine yönelik en temel düzenlemeler, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesi ve Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yer almaktadır. Buna göre;
- 15 yaş altı çocukların çalıştırılması yasaktır.
- 15–18 yaş aralığında yer alan bireyler, yalnızca fiziksel ve ruhsal gelişimlerine zarar vermeyecek, okul saatleriyle çakışmayacak, hafif işlerde çalıştırılabilir.
Ancak uygulamada, bu düzenlemelerin etkinliği büyük ölçüde işyerinin sektörü, bölgesi ve denetim sıklığına göre değişmektedir. Kayıt dışı istihdam, çocukların tarım ve küçük ölçekli imalat sektörlerinde “görünmez işçi” statüsünde yer almalarına neden olmaktadır. Bu da iş kazalarının ya hiç raporlanmamasına ya da resmi kayıtlarda “çocuk işçi” statüsünde yer almamasına yol açmaktadır.
Çocuk İşçiliğinin Önlenmesinde İSG Profesyonellerinin Rolü
İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelleri, çocuk işçiliği ile mücadelede yalnızca denetleyici değil; aynı zamanda eğitici ve yönlendirici rol üstlenmelidir. İSG profesyonelleri, iş yerlerinde çocuk işçi çalıştırılmasının doğrudan sağlık ve güvenlik ihlali anlamına geldiğini bilmeli ve bu konuda işverene gerekli bilgilendirmeyi yapmalıdır.
Ayrıca, çocuk işçiliği riski bulunan sektörlerde (inşaat, tekstil, gıda üretimi, geri dönüşüm vb.) hizmet verirken, işyerindeki çalışan yaş profili özel olarak analiz edilmeli; bu konuda şirket içi farkındalık eğitimleri ve iç denetim mekanizmaları desteklenmelidir.
Sürmen OSGB olarak, yalnızca yasal mevzuatlara uyum değil, aynı zamanda etik değerlere dayalı bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yerleşmesini öncelikli hedeflerimiz arasında görmekteyiz.
Çocuk işçiliği, salt bir istihdam meselesi değil; toplumsal vicdanı, halk sağlığını ve iş yerlerinde güvenli çalışma düzenini tehdit eden çok boyutlu bir sorundur. İş sağlığı ve güvenliği bakış açısıyla ele alındığında, çocuk işçilerin korunması, yalnızca onların hayatı için değil, işyerindeki diğer çalışanların güvenliği ve kurumsal sürdürülebilirlik açısından da kritik bir öneme sahiptir.
Sürmen OSGB olarak bu bilincin yaygınlaşması için tüm gücümüzle çalışmaya devam edecek; çocukların çalışmak zorunda kalmadığı, eğitim ve oyun hakkına sahip olduğu bir gelecek için katkı sunmayı sürdüreceğiz.