Ormanlar Yanar, Gelecek Tutuşur: Orman Yangınlarına Karşı Farkındalık ve Sorumluluk Bilinci

Doğanın Nabzı: Ormanların Hayati Önemi

Dünyanın ciğerleri olarak tanımlanan ormanlar, yalnızca ağaçlardan ibaret yeşil alanlar değil; hayatın tüm döngüsünü ayakta tutan vazgeçilmez yaşam ağlarıdır. Atmosferdeki karbondioksiti emerek oksijen üreten, yağmurun toprağa nüfuzunu dengeleyen, mikroiklimleri düzenleyen ve milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapan ormanlar, aynı zamanda insan sağlığı, iklim dengesi ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından da temel bir yapı taşıdır. Bir orman sadece doğayı değil; o doğa içinde yaşayan insanı, geleceği, gıdayı, suyu, hatta kültürü de besler. Toprağın bereketi, su kaynaklarının temizliği, havanın solunabilirliği ve biyoçeşitliliğin devamı, doğrudan ormanların varlığına bağlıdır. Bu nedenledir ki, bir orman sadece çevre değildir; aynı zamanda bir gelecek projesi, bir yaşam sigortasıdır.

Kıvılcımdan Felakete: İnsan Eliyle Başlayan Yangınlar

Tüm bu yaşamsal öneme rağmen, ormanlarımız her yıl özellikle yaz aylarında ciddi tehditlerle karşı karşıya kalmakta ve bu tehditlerin büyük çoğunluğu doğanın değil, insanın eseridir. Türkiye’de çıkan orman yangınlarının yaklaşık %90’ı doğrudan ya da dolaylı olarak insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Piknik alanlarında söndürülmeden bırakılan ateşler, doğaya atılan sigara izmaritleri, cam şişelerle oluşan mercek etkisi, tarımsal alanlarda kontrolsüz yapılan anız yakımı ve enerji iletim hatlarındaki arızalar, bu yangınların başlıca nedenleri arasındadır. Bunlara ek olarak, kasten çıkarılan yangınlar—arazi rantı, terör amaçlı sabotajlar veya kişisel çıkarlar uğruna yapılan kasıtlı eylemler—yangınların hem sayısını hem yıkıcılığını artırmaktadır. Bu tablo, sorunun yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir bilinç eksikliğinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Çünkü bir toplumun doğaya karşı sergilediği hassasiyet, aslında kendine duyduğu saygının da bir yansımasıdır.

Ekosistem Üzerindeki Geri Dönülmez Tahribat

Bir orman yangınının görünen kısmı alevler, duman ve küldür. Ancak yangının ardında bıraktığı görünmeyen yıkım, çok daha derindir ve çoğu zaman telafisi mümkün değildir. Yüzlerce yılda oluşan bir ekosistem, dakikalar içinde yok olabilir. Yangınla birlikte sadece ağaçlar değil; o ağaçların gölgesinde yaşayan kuşlar, memeliler, sürüngenler, böcekler, toprakta yaşayan mikroorganizmalar, yeraltı su yolları, tohum bankaları ve karbon döngüsü de zarar görmektedir. Toprak yangınla steril hale gelir, mikrobiyal yaşam yok olur ve erozyona açık hale gelir. Su kaynakları kurumaya başlar, hava kalitesi düşer, bitkiler yok olduğunda polenleşme zinciri kırılır ve sonuçta ekosistem kendi kendini yenileme gücünü kaybeder. İnsanlar ise yalnızca ormanın kaybını değil; tarımsal üretkenlikten solunum sağlığına, turizmden su güvenliğine kadar geniş bir yelpazede yaşam kalitesini de kaybeder. Bu domino etkisi, küçük bir kıvılcımın nasıl dev bir kriz haline dönüşebileceğinin çarpıcı bir örneğidir.

Bilinci Büyütmek: Korumanın Ön Şartı Eğitilmiş Toplumdur

Yangınla mücadele yalnızca yangın söndürme uçakları, orman işçileri ve itfaiye ekipleriyle değil; her bireyin taşıdığı sorumluluk bilinciyle mümkündür. Bir yangının hiç başlamaması, en gelişmiş söndürme sisteminden bile daha değerlidir. Bu nedenle eğitim, farkındalık ve sürdürülebilir çevre kültürü, yangınlarla mücadelede önleyici gücün temelini oluşturur. Özellikle ormanlara yakın bölgelerde yaşayan vatandaşlar, tarım ve turizmle uğraşan kesimler, şantiyeler ve işletmeler, yangın riski ve doğuracağı sonuçlar konusunda mutlaka eğitilmeli ve bu konuda davranışsal farkındalık kazanmalıdır. Kamu spotları, sosyal medya kampanyaları, okullarda verilecek çevre dersleri, şirket içi yangın eğitimleri ve kurumlar tarafından geliştirilecek sosyal sorumluluk projeleri, bu bilincin toplumun geneline yayılmasında etkili olacaktır. Çünkü bir doğayı koruyan el, yalnızca ormanı değil, geleceği de tutar.

Sürmen OSGB Perspektifi: İş Güvenliği Kadar Çevresel Güvenlik de Bizim Sorumluluğumuzdur

İş sağlığı ve güvenliği alanında uzun yıllardır hizmet veren Sürmen OSGB olarak bizler, sadece çalışan sağlığını değil; içinde yaşadığımız çevrenin bütününü korumayı da görev edinmiş bir anlayışla hareket etmekteyiz. Orman yangınlarının yalnızca doğaya değil, iş yerlerine, üretime, insan sağlığına ve ekonomik istikrara da doğrudan zarar verdiğinin farkındayız. Bu nedenle sunduğumuz hizmetlerde risk analizi ve acil durum planlamalarının yanı sıra, yangın farkındalığını artırmaya yönelik eğitimlere de büyük önem vermekteyiz. Özellikle ormanlık alanlara yakın lokasyonlarda faaliyet gösteren firmalara özel çözümler sunarak, yangınlara karşı dirençli yapılar oluşturmayı hedefliyoruz. Mobil sağlık araçlarımızda verdiğimiz saha hizmetlerinde dahi, çevresel riskleri analiz ederek yalnızca bir sağlık denetimi değil, bir farkındalık misyonu yürütüyoruz. Çünkü inanıyoruz ki, gerçek güvenlik sadece kazasızlık değil, doğaya zarar vermeden sürdürülebilirliktir.

Sonuç: Alevlere Değil, Bilince Yatırım Yapmalıyız

Orman yangınları karşısında artık edilgen bir bekleyiş içinde olmak yerine, önleyici bir iradeyle hareket etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Bir kıvılcımın yok edebileceği onca güzellik, onca canlılık, onca hayat karşısında sorumluluk almaktan geri durmak artık mümkün değildir. Her birey, her kurum, her işletme, her öğrenci ve her çalışan; doğaya karşı taşıdığı borcun farkında olmalı, bu farkındalığı davranışa dönüştürmelidir. Doğa bir kaynak değil, bir ortak yaşam alanıdır. Ve bu yaşam alanı, ancak bilinçle korunabilir. Sürmen OSGB olarak, doğayla uyumlu, sürdürülebilir ve güvenli bir gelecek için çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki, bir ormanı korumak, bir nesli korumaktır.